Sanat, sadece bir tuvalde değil, kumaşın dokusunda, geçmişin izlerinde ve geleceğe uzanan fırça darbelerinde yaşar. Nazan Kundak, gökkuşağı paletini fırçasına alıp ilhamını kumaşın ruhuyla birleştiren bir sanatçı. O, tarihi el işlerini modern dokunuşlarla yeniden yorumlarken, geçmişle günümüz arasında ahenkle dans eden bir köprü kuruyor.
Her şey bir hikâyenin parçası. Bir çeyiz sandığından çıkan dantel,
eski bir tülbent, unutulmaya yüz tutmuş nakışlar… Onun ellerinde yeniden hayat
buluyor. Ama bu sadece bir kıyafet tasarlamak değil, bir ruhu yaşatmak!
Tasarımlarıyla hiç podyuma çıkmamış bir ev hanımı da sahnede yürüyebiliyor, bir
genç kız, bir öğrenci, hatta orta yaşını almış biri de sanata dokunabiliyor.
Ve sınır tanımayan bir yaratıcılık… Eski bir ayakkabı sadece bir
eşya değil, onun dokunuşuyla bir sanat eserine dönüşüyor. Bir kuzunun kafatası,
sadece bir obje değil, onun motiflerle işlediği bir tablo oluyor. Geleneksel
motifler, Şahmeran’dan Mevlana’ya uzanan kadim hikâyelerle birleşiyor. Sanat ve
geri dönüşüm, onun fırçasında sınırsız bir dünyaya açılıyor.
Nazan Kundak, sanatı sadece sergilemiyor, onu dokunulabilir,
giyilebilir, yaşanabilir bir hale getiriyor. Çünkü herkes ressam olabilir ama
herkes hem ressam hem moda tasarımcısı olamaz!
Fırça ve İğne adlı şiirinde de olduğu gibi, kadın emeğiyle var
olan her bir sanat parçası, sabır, azim ve geçmişi yaşatmanın izlerini taşıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde,
Yazılan bu yazı ve şiirle Nazan Kundak’ın sanatını ve kadın
emeğini kutluyoruz.
"Çeyiz Sandığı Defilesinde"
300 250 ve 100 yıllık özel tasarımlar arasında Remziye Çelik'in
Nazan Kundak’ın imzasını taşıyan 100 yıllık dantel işlemeli yeleği giyecek ve
aynı zamanda yazdığı "Fırça ve İğne" şiirini sahnede okuyacak.
Sahnenin mistik kokusuyla bütünleşen bu özel an, tarih ve
modernizmin buluşmasına tanıklık edecek. Remziye Çelik’in sahnede yürürken
giyeceği, annesinin dantelleriyle süslenmiş siyah uzun ceketi, 100 yıllık
dantellerle bezeli tasarım elbiseyi ve 20 mankenin tanıtması, sanata ve kadına
olan saygıyı bir kez daha gözler önüne serecek.
Bu eşsiz anın büyüsüne katılmamak ise neredeyse imkansız.
…/…
FIRÇA VE İĞNE
Bir fırça kalkar, düşleri çizer,
Renkler uyanır, ışıklar titrer.
Bir iğne geçer, kumaşa işler,
Hayaller aşka dönüşür.
Mersin’in rüzgarı dokunur tene,
Denizle buluşur her desen.
Silifke’nin gururu, Nazan Kundak,
Sanatıyla özleşir beden.
Her fırça, bir ruhu taşır içinden,
Bir ilmek, tarihin izini belirler.
Nakışla doğar her türlü sanat,
Kadın emeğiyle dünya yaratır.
Tuvalde yankılanır ışığın sesi,
Renkler dans eder özgür nefesi.
Bir yanda ilmek, bir yanda fırça,
Sanat akar ellerin gölgesinde.
Her desen bir hikâye, her dikiş iz,
Kadın emeğiyle doğar bir yıldız!
Kadınlar direnir, tarih filizlenir,
Cesaretle yürüyen kadınlar gelir!
İlmekte sabır, fırçada cesaret,
İkisi birleşir, doğar bir sanat.
Nakışta tarih, renkli hürriyet,
Zincirlerini kırsın kadınlar.
…
Mustafa Kemal Atatürk der ki:
"Türk kadını, eşit haklara sahip olarak sosyal
hayatta en yüksek
seviyeye ulaşacaktır."
Remziye ÇELİK
0 Yorumlar