Türkiye’de Cumhuriyet ve Demokrasi sayesinde şartlarını
yerine getiren herkes bir siyasi parti kurabiliyor..
Ancak Siyasi hayatımızda 55-60 hatta 90 çeşit görüş olmaz.
Sağ görüşlüsü, aşırı sağ görüşlüsü, sol görüşlüsü, aşırı sol
görüşlüsü, merkez partisi, dindarı, liberali, komünisti olur. Bunları toplasan
10-15 parti ancak olmalı..
Yani her görüşü temsil eden siyasi parti kurulabilir. Bunlar
plan ve proğramlarını halka anlatıp iktidara talip olabilir.
Ama aynı görüşü temsil eden 3-4 hatta 5 parti olabilir mi?
Olur diyorsanız, sonuçta bu partiler bırakın yüzde 10 oy alaarak barajı
geçmeyi, yüzde değil, binde 10 oy alarak
sadece tabelada kalırlar.
Birçok siyasi parti bunları bildiği halde inat edip ‘Küçük
olsun benim olsun’ zihniyeti ile tabelada kalmaya devam ediyorlar.
Bırakın milletvekillerini, ben bile şu anda Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde sayıları 90 cıvarında olan siyasi partilerin adlarını sayamam. Bu partilerin adlarını,
amblemlerini bile bilmeyen binlerce insan var.
Şu anda resmiyette kurulu ve faaliyette gözüken partilerin
görüş ve düşünceleri değişik olabilir.
Ancak bunlardan
birbirine benzeyen, yüzde yüz olmasa da yüzde 75-80 görüşleri ve fikirleri uyuşan partilerde var.
Bunların tek tek seçime girmesi yerine aslında tabanda birleşmeleri ve
güçlerini birleştirerek bölünmeden bir ve bütün olarak meclise girmeye
çalışmaları gerektiğini vurguladım.
Tabi örneklerde vermiştim. Ak Parti’nin fikrine yakın
partilerden Has Parti’ye birleşme
teklifi gitti, Numan Kurtulmuş, Ak
Parti’ye geldi. Demokrat Parti’ye yani
DP’ye teklif gitti. Eski genel başkanı Süleyman Soylu geldi Ak Parti’ye girdi.
Fikirleri birbirine çok benzemesine rağmen DP’nin geri kalan siyasetçileri ve
ileri gelenleri nedense Ak Parti’ye girmedi.
Kendi kulvarında yoluna devam
ediyor diye yazdım.
Yine iktidardaki Ak Parti’in kökeni olan Saadet Partisini de
anlattım. SP, Ak Parti ile neredeyse yüzde 100 aynı. Bu parti Necmettin Erbakan
ve Milli Görüş geleneğinden geliyor.
İçlerinden çıkan Recep Tayyip Erdoğan
2000’li yıllara girerken Ak Parti’yi kurdu, arkasına aldığı rüzgarla tek
başına iktidar oldu.” dedim.
Ak Parti 13 yıldır iktidarda ve halen geçici hükümet de olsa
yine iktidardalar ve yakında yine tek başına yeni hükümeti kuracaklar. Çünkü 1
Kasım’da yüzde 49.5 oy aldılar..
Yine bu seçimlerden önce
Ak Parti tek başına iktidar olabilmek adına Saadet Partisine aynı çatı altında seçime girme teklifi
götürmüştü. Seçilebilir yerde verilecek milletvekili sayısın da anlaşamadılar.
İki parti arasında ortaklık olmadı ve
Saadet Partisi ayrı, Ak Parti ayrı seçime girdi. Saadet partisi 7 Haziranda BBP
ile ortak liste ile seçime girmişti. İki parti yüzde 2 oy aldılar. 1 kasımda ayrı ayrı sandığa gittiler, iki
partinin oylarıda yüzde 1’leri bile bulmadı. Yani bölünmeyle kimsenin eline
birşey geçmiyormuş.
Bu her zaman böyledir.
Yine diğer örneklerimiz..
Bunun gibi MHP’de BBP ‘de
Milliyetçi kesimi temsilen siyasi yelpazedeler.. Ama ikisi de inat edip
birleşmeye girmedikleri gibi sandıkta da aynı çatı altında seçime girmiyorlar.
Yani Milliyetçi oylar bölünüyor. Tabi
birde Milliyetçi Yükseliş Partisi diye bir parti var. Ben seçim öncesi
yazımda MHP’nin, tabelada kalan ve
barajı geçmesi mümkün gözükmeyen Milliyetçi Partileri kanatları altına alıp
seçime girmesinin gerekliliğini yazmıştım. Olmadı..
Solda ise CHP’nin
eski İşçi Partisini, yani Vatan Partisi ve DSP gibi partileri kucaklayıp
bir çatı altında seçime girmesi gerektiğinide yazmıştım.
Örnekler çok.
Bir Komüinst Parti
var, birde Türkiye Komünist Partisi var.
Yine Kürt oylarına talip olan bir HDP var, bu yetmiyor, bir
BDP, bir Halkın Kurtuluş Partisi var.
Her görüşün bir ana partisi, birkaç tane de yavru partisi
var. Bu partiler “Küçük olsun benim olsun” diyerek tabela partisi kalmayı
isteyebilirler. Bari seçim zamanı oylarınızın birleşmesi için sandığa bir çatı
altında gidin. Tabi gidin diyoruz da
birleşme olmuyor.
Bu partileri kapatın desek, bu kez adımız demokrasi
düşmanına çıkacak.
Tabela partileri seçimlerde güçlerini birleştirilmezse ne
olur? Kendilerine göre büyük, ancak halk
arasındaki tabiriyle küçük partiler, bundan sonra da tabelada kalmaya devam
eder.
Olanda Türkiye’ye olur, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
zarar görür.
Yani bölünmeyle küçülmeyle kimsenin eline birşey geçmez.
Bunlar, tabela partisi olmaktan öteye gidemezler. Gitmiyorlar da..
Bu dediklerim ve
yazdıklarımı dün de söyledim. Bugünde söylüyorum. Yarında söylerim ve iddia
ederim.
Yazımı okuyunca zoruna gidecekler olabilir. Zoruna giden
aynı fikirdeki ana partilerde birleşmeyi düşünmeli.. Düşünmeli ki, aynı
fikirdeki partiler güçlensin, oyları sandıkta heba olup gitmesin.
Birde sandığa gömülen
partiler , oyları bini bile bulmayan tabela partileri bu oylar belkide görüşünü hiç tasvip etmediğiniz güçlü
partilere gidiyor. Bunuda bir hesaba katın isterseniz.
Çünkü küçük olsun benim olsun zihniyetiyle siyasetçi
olunmuyor!..
Yakup BONCUK
0 Yorumlar