SİZ HİÇ
Ay'a
savruldunuz mu hoyrat yeller içinde
Kadersiz
damgasıyla çekerken her cezâyı
Çıkmaza
girdiniz mi batan teller içinde
Sözün
bittiği yerden zulmü tutarken taşa
Bir
yaban dağında yem olurken kurda kuşa
Kar'ı
üşüten tende çırasız kara kışa
Hiç
küstünüz mü sürgün yeri iller içinde
Gökyüzüne
rutbeli canı tenden aklarken
Arz-ı
endam heybetle gözyaşını saklarken
Ak
kefen gibi bütün hayatı kundaklarken
Bakıp
eridiniz mi saran tüller içinde
Aşk
sembolü kumrunun buluştuğu eşiyle
Gönülleri
ısıtan Akdeniz güneşiyle
Sevdanın
hürmetine bir yürek ateşiyle
Hâr
olup yandınız mı tüten küller içinde
Ruhumun
kıblesine yön gösteren direğin
Umuda
mezar kazan kazma ile küreğin
Kırık
bir iç çekişle çatırdayan yüreğin
Sesini
duydunuz mu kırık dallar içinde
Boşta
kalan ellerin binbir çeşit yoklarla
Depreşirken
beyninde artan artçı şoklarla
Felâketten
geçerken fırlatılan oklarla
Düşüp
kıvrandınız mı allar pullar içinde
Âsi
bir serzenişle kalp bedene darılıp
Şu
sersefil ömürden içten içe yarılıp
Kana
karışan yoksul yalnızlığa sarılıp
Çaresiz
kaldınız mı ıssız yollar içinde
Bir
gün isyan edip de yoktan var edenine
Onulmaz
yaralara iten her nedenine
Can
vermiş babanızın buz tutmuş bedenine
Sarıldınız
mı yetim kalan kollar içinde..?
0 Yorumlar