Eğitim-Sen
Tarsus şubesi yönetici ve üyeleri, siyasi iktidarın yanlış politikalarını
protesto etmek amacıyla Yarenlik
alanında toplanarak basın açıklaması
yaptılar. CHP Tarsus Belediye başkan
aday adayları Alptekin Eser ve Ali
Boltaç’ın da katıldığı basın
açıklamasında ‘’ Ekonomik krizin bedelini emekçiler değil, krizi
yaratanlar ödesin ‘’
dediler.
Yapılan açıklama da şöyle denildi: Ülke olarak zor bir
süreçten geçiyoruz. Yıllardır uygulanan, ülkeyi enerjiden sanayiye tarımdan
gıda ürünlerine kadar her alanda dışa bağımlı hale getiren yeni liberal
politikalar sonucu yaşadığımız ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor.
Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama her
gün yaşanan işten çıkarmalar sonucu işsizler ordusu gittikçe büyüyor.
Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama borçlarını
ödeyemez hale geldiği için iflas eden, konkordato ilan eden
firmalara-şirketlere her gün yenileri ekleniyor.
Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama bugün
maaşlarını alan 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi
olarak elimize geçen bordrolarımız öyle demiyor. Artan hayat pahalılığı
karşısında gittikçe eriyen, daha cebimize girmeden borçlarımıza, kabaran
faturalara giden maaşlarımızla ayın sonunu getiremiyoruz.
Siyasi iktidar “ kriz, miriz yok. Bu da geçer yahu”
diyor. Ama geçmiyor. Zam kasırgası gittikçe şiddetleniyor.
Bebek maması ve bezinden tutun meyve ve sebzeye kadar
iğneden ipliğe her şeye ardı ardına yapılan zamlar sürmektedir. Tam da
okulların açıldığı dönemde kâğıtta, defterde, kırtasiye ürünlerinde, servis
ücretlerinde yapılan artışlar cep yakmaktadır. Doğalgaz ve elektrik
zamları otomatiğe bağlanmıştır. Kış aylarına girmeye hazırlandığımız bir
dönemde, hem de döviz kuru kısmen düşmesine rağmen elektriğe ve doğalgaza
tekrar zam yapılmıştır. Son zamlarla birlikte konutlarda kullanılan elektrik
yılın başından bugüne yüzde 41, doğalgaz ise yüzde 44 zamlanmıştır.
Bilindiği üzere TÜİK tarafından 3 Ekim’de açıklanan
rakamlara göre aylık enflasyon yüzde 6.30, yıllık enflasyon ise yüzde 24.52
olarak gerçekleşmiştir. Hükümet temsilcileri söz konusu rakamların “sürpriz”
olduğunu, uzmanların dahi bu derece yüksek enflasyon rakamları beklemediğini
açıklıyor.
Uzmanları bilmiyoruz, ama asgari ücretliler, işçiler,
kamu emekçileri, emekliler için bu rakamlarda ‘sürpriz’ bir durum yoktur. Çünkü
çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız yangının TÜİK’in resmi enflasyon
rakamlarının çok daha üzerinde olduğunu bu ülkede çocuklar dahi
bilmektedir.
Tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçileri de artan
hayat pahalılığında gittikçe yoksullaşmaktadır. Toplam 5 milyon kamu emekçisi
ve emeklisi yandaş konfederasyon yönetimi ile hükümet arasında imzalanan,
hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarının esas alındığı satış
sözleşmelerinin bedelini ödemeye devam etmektedir.
Yandaş konfederasyon yönetiminin son satış
sözleşmesinde altına imza attığı rakamlar çoktan pul olmuştur.
Öte yandan emekçiler için satın alma gücünü, refah
durumunu gösteren en önemli ölçüt yaşanan gerçek enflasyonun üzerini örten TÜİK
verileri değil, açlık ve yoksulluk sınırı verileridir.
Konfederasyonumuz Araştırma Birimi KESK-AR’ın 2018
Eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasına göre; dört kişilik bir aile
için açlık sınırı 2.214 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 6.237 TL’ye ulaşmıştır.
Buna göre eş ve çocuk yardımı dahil ortalama 3.250 TL maaş alan kamu emekçileri
hızla açlık sınırına yaklaşmaktadır.
Tüm emekçiler için satın alma gücünü gösteren
ölçütlerden birisi de gelirin, uluslararası kabul gören döviz karşısındaki
değeridir. Hele de doğalgazdan,
akaryakıta, elektrikten ete, pamuktan buğdaya kadar hem tükettiğimiz hem de
üretimde kullanılan her şeyin ithal edildiği ülkemizde maaşlarımızın döviz
karşısındaki değeri çok daha önemli hale gelmiştir.
Kısacası sene başında maaşı 3.250 TL olan bir kamu
emekçisi, dolar kurundaki artıştan kaynaklı olarak 9 aylık dönem içinde 2 maaş
kayıp yaşamıştır.
Yaşanan hayat pahalılığı karşısında halk çözüm odaklı
ve kalıcı bir enflasyonla mücadele politikası beklerken siyasi iktidarın ilk
işi TÜİK Başkan Yardımcısını görevden alıp yerine Hazine ve Maliye Bakanı’nın
Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşını getirmek olmuştur.
Geçtiğimiz hafta açıklanan “Enflasyonla Topyekun
Mücadele Programı” ise günlerdir kamuoyunda yaratılan beklentiyi karşılamanın
çok uzağındadır. Söz konusu program paketinden patronlara yeni vergi iadeleri,
krediler, KDV iadesinin kolaylaştırılması gibi müjdeler çıkarken vatandaşlara
ise çıka çıka yaşanan gerçek enflasyonun %50’yi aştığı koşullarda, 80 gün
sürecek %10 indirim kampanyasının yapıldığı firmalardan alış veriş yapma
tavsiyesi çıkmıştır.
Kısacası siyasi iktidar halkı oyalamaya, yaşanan krizin
faturasını emekçilere yıkmaya çalışmaktadır.
Bunun için
· Sadece bu yıl değil, yıllardır yandaş konfederasyonun
altına imza attığı satış sözleşmeleri ile sonucunda yaşadığımız kayıpların
telafi edilmesini,
·
Maaşlarımızda
Ocak ayı beklenmeden, hemen şimdi yaşanan gerçek enflasyon temel alınarak artış
yapılmasını,
· Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ekmek gibi temel
ihtiyaç mallarına yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını,
· Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı
hedefleyen saldırılara son verilmesini,
· Sadece yaşadığımız gerçek enflasyon değil, bir ay önce
açıklanan Yeni Ekonomi Programında (YEP) yer verilen 2018 yılı
için yüzde 20.8, 2019 yılı için yüzde
15.9 enflasyon hedefleri bile yandaş
konfederasyon yönetiminin altına imza attığı son satış sözleşmesinin çoktan
hükmünü yitirdiğini ispatlamaktadır. Bu nedenle kamu emekçilerinin temel
sorunlarının çözülmesi için bütçe döneminden önce gerçek bir toplu sözleşme
yapılmasını istiyoruz.
Tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek bir
ücret ve güvenceli çalışma için bu taleplerine sahip çıkmaya, omuz omuza
mücadele etmeye çağırıyoruz.
0 Yorumlar