CHP
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Mersin Akkuyu bölgesinde yapımına devam
edilmekte olan nükleer santral ile ilgili soru önergesi verdi.
CHP’li
Başarır, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yazılı olarak
yanıtlaması istemi ile vermiş olduğu önergesinde uzmanların açıklamalarına da
yer vererek;
Daha önce Çernobil
faciasının yaşandığı nükleer santrali de inşa eden Rus Devlet şirketi
Rosatom’un yapmakta olduğu Akkuyu Nükleer Santrali’ndeki üst düzey yetkililerin
ve çalışanların dile getirdiği açıklamalar basında yer almıştır.
Yapılan açıklamalarda;
Akkuyu Nükleer Santrali’nin temelinin deniz suyu ile dolu olduğu, mevcut
zeminin kendi kendini taşıyamadığı, projenin ciddi mühendislik ekibiyle
yürütülmesi gerektiği, mühendis sayısının yeterli olmadığı, var olan
mühendislerin de konuya hakim olmadığı uyarılarında bulunmuşlardır.
Ayrıca Akkuyu Nükleer
Santrali’ndeki çalışanlar; “Santralın her bir projesinin Rosatom
tarafından Rusya’da projelendirildi. Teknik olarak baktığımızda bu proje
Türkiye’nin coğrafik ve yerel gerçekliğiyle örtüşmüyor, tamamen kopyalanarak
alınmış durumda. Yapılmak istenen santral Rusya’nın o çok soğuk hava
koşullarından etkilenmemesi için dizayn edilmiş ama burada, Mersin gibi sıcak
bir memlekete yapılmak isteniyor. Sadece buradan bile şunu çıkarabiliyoruz:
Proje hiçbir şekilde buraya optimize edilmemiş. Bu çalışmaların tümü saha
gerçeklerine göre revize edilmeli. Bu da maliyet ve zaman demek. O yüzden
bunların hiçbiri yapılmıyor. Örneğin dağlardaki şev çalışmasının normalde daha
yatay yapılması gerekirken maliyeti kısmak adına olması gerekenden dik yapılmış
ve bu sebeple sürekli kocaman kayalar yuvarlanarak aşağı iniyor” sözlerini
dile getirmiştir.
Adının saklı kaldığı
bir jeoloji mühendisi de konuya ilişkin olarak; “Santralın yapılmak istendiği zemine bu proje hiçbir şekilde uygun
değil. Zeminden alınan örneklerde zemin yapısının gevşek olduğu görülüyor.
Kırıklı kayaçlar ve boşluklar nedeniyle kontrolsüz oturmalar yaşanması
kaçınılmaz, ayrıca sıvılaşma riski de çok yüksek. Ve siz böyle bir zemine
birinci dereceden nükleer yapı kurmaya çalışıyorsunuz. İşin üzücü yanı, bu
konuda alınmış herhangi bir önlem yok. Bu durumu anlamak için inşaat sahasına
girmenize bile gerek yok. Bölge zemin yapısını yol kenarındaki şevlerden
görebiliyorsunuz. Santral inşaatındaki zemin yapısı da yol kenarındaki şevlerde
gözlemlediğiniz kırıklardan farklı değil. Bu alanda yapılabilecek birçok
düzenleme var, doğru temel çalışmasıyla santrali kurabilirsiniz evet. Her türlü
zemine yapı inşa edilebilir, teknik olarak. Ancak yapılmak istenen yapının
kopyala/yapıştır değil, o zemine göre revize edilmesi gerekiyor. Bunların
hiçbiri yapılmıyor, çünkü projeyi revize etmeye yetkin değiller”
açıklamalarında bulunmuştur.
Daha önce santralin
temelinde oluşan çatlaklar üzerinden örnek veren yetkili bir mühendis ise “Bu çatlakların nedeni de mevcut zeminin
kendi kendini taşıyamamasından kaynaklıdır. Zemin, üstüne binen ağırlıktan
dolayı hareket ediyor, bahsettiğim kontrolsüz oturmalar yaşanıyor. Dolayısıyla
temelde zamanla çatlaklar oluşuyor. Daha temeli taşıyamayan zemin reaktörü
nasıl taşıyacak meçhul. Bunun yanı sıra yapılan temellerden deniz suyu geliyor,
yeni temeller komple deniz suyu ile dolu. Bu çok trajikomik bir durum açıkçası.
Her şeye rağmen zemine uygun olmayan planı yine uygulamayı deneyecekler ve
kaçınılmaz olarak yine aynı sonuçlarla karşılaşacaklar…En basit apartmanda bile
proje üç, dört kere revize edilir ama böyle bir çalışma bu inşaatta hiçbir
şekilde yapılmıyor. Dokümanları inceleyecek, işleyecek yetkinlikte hiçbir
personel yok. Zemindeki oturmadan dolayı temel kırılıyor, kimse neden olduğuna
dair yorum yapamıyor. Ve bu şekilde 2023’te birinci reaktörü çalıştırmayı
planlıyorlar. Tek dertleri şu an için bu gibi görünüyor”
sözlerini dile getirmiştir.
Yapımı devam eden
Akkuyu Nükleer Santrali’nin diğer bir yönünü eleştiren bir kimya mühendisi de; “Soğutma meselesiyle ilgili deniz
sıcaklığına olan etkisinden daha büyük bir problem var. Şöyle ki, bu tarz
alanlarda suyun çekildiği borulara midye vs. yapışmaması adına suya klor
karıştırılır. Haliyle sonrasında klor karıştırılan bu su denize geri
boşaltılır. Farazi olarak konuşursak, bin 200 MW gücündeki bir reaktörü
soğutabilmek için ise saatte yaklaşık 180 bin m3 su gerekir. Tesise ise bu
reaktörlerden dört tane yapılması planlanıyor. Yani bu demektir ki, saatte 720
bin m3 klorlu su denize boşaltılacak. Çamaşır suyunda vs. kullanılan bu
kimyasalın böylesine bir oranda Akdeniz’e boşaltıldığını düşündüğümüzde bunun
ne derece yıkıcı etkileri olacağını görebiliyoruz” demiştir.
Bu çerçevede;
1-
Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımında
hangi branşlarda kaç mühendis çalışmaktadır?
2-
Çalışanların dile getirdiği gibi Akkuyu
Nükleer Santrali’nin Rusya’da projelendirildiği, projenin Mersin’in çoğrafi ve
yerel özelliklerine göre optimize edilmediği doğru mudur? Doğru ise böyle bir
proje anlaşmasına Türkiye neden imza atmıştır?
3-
Uzmanların açıkladığı gibi projenin
Akkuyu’daki zemine göre revize edilmediği, çalışanların revize etmede yetkin
olmadığı bilgileri doğru mudur? Doğru ise böyle bir zemine birinci dereceden
bir Nükleer Santral yapımına hangi gerekçelerle cesaret edilmiştir?
4-
Adeta kobay ülke durumunda olduğumuz ve
Dünya’nın başka hiçbir ülkesinde inşa edilmeyen
VVER-1200 model Nükleer Santrali’nde meydana gelebilecek bir kaza
sonucunda yüzbinlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesinden kim ya da kimler
sorumlu olacaktır?
5-
Siz de nükleer santral kazalarını,
dönemin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dile
getirdiği gibi “mutfaktaki tüp gaz
patlaması”na mı benzetmektesiniz?
6-
Bakanlık olarak, uzmanların yukarıdaki
tüm uyarılarını ve açıklamalarını dikkate alacak biçimde herhangi bir çalışma
başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa sonuçları ne olmuştur?
7-
Nükleer güvenlik standartlarına uymadığı
gerekçesiyle VVER-1200 modelinin, Rusya’da yapımı Rus mahkemelerince
reddedildiği doğru mudur? Doğru ise kendi mahkemelerince yapımı iptal edilen
bir nükleer santral modelinin Türkiye’de yapımına neden ısrarla devam
edilmektedir?
0 Yorumlar